Deprem, son dönemlerde ülkemizin en önemli gündemlerinden biri haline gelmiştir. Maalesef deprem konusunda alınan tedbirlerin yetersizliği zaman içinde hepimizin sorunu olmuştur. Özellikle, ülkemizde üst üste yaşanan deprem haberlerinden sonra sık sık televizyon programlarına gündem olarak getirilen, “Deprem olduğunda toplumumuz bu duruma ne kadar hazır? veya Binalarımız ne kadar sağlam?” gibi sorular hepimizi bu konuyla ilgili alarma geçirebilmekte ve bir çoğumuzun deprem korkusunu tetiklemektedir.
Deprem Korkusu (Seismophobia) Nedir?
Deprem, sonuçlarını öngöremediğimiz bir doğal afet olarak tanımlanabilir. Dolayısıyla, kontrolümüz dışında gelişen olayların korku duygumuzu tetiklemesi oldukça doğaldır. Deprem korkusu ise bir diğer adıyla ‘seismophobia’, ölüm ve kaybetme fobisi ile ilişkilendirilebilir. Diğer pek çok fobide tehdit unsuru, kendi hayatımızla alakalı karşı karşıya kaldığımız durumlar iken; burada tehdit unsuru ailemizi ve yakın çevremizi kaybetme ihtimalimiz ile ilişkilidir.
Deprem, olumsuz bir kelime olduğundan dolayı pek çoğumuzun zihninde bir tehdit algısı oluşturabilmektedir. Bu nedenle deprem dediğimiz zaman aklımıza ilk olarak; panik içinde olma hali, çaresiz hissetme, yoğun endişe içinde olma hali, ölüm korkusuyla yüz yüze kalmak gibi duygular gelmektedir. Bu duyguları, ‘tehlikedeyim’, ‘güvende değilim’, ‘bu korkuyla baş edemeyeceğim’ gibi negatif düşünceler takip edebilmektedir. Hepimizin yaşamını sağlıklı bir şekilde sürdürebilmesi için güvende hissetmeye ihtiyacı vardır. Dolayısıyla diğer doğal afetlerde olduğu gibi deprem de güvenliğimizi tehdit eden travmatik bir olay olduğundan, depremle ilgili tüm bu negatif duygu ve düşüncelere sahip olmamız oldukça doğal ve kabul edilebilir bir durumdur.
Deprem korkusu (seismophobia) iki şekilde görülmektedir. Bunlardan biri depremi doğrudan yaşayan biri olmak, diğeri ise depremi yaşamadan dolaylı olarak deprem haberlerine ve görüntülerine tanık olmaktır. Dolayısıyla depremi yaşamış olmak veya yaşamadan deprem haberlerine maruz kalmak deprem korkusuna neden olabilmektedir.
Deprem korkusunu yaşadığımız zaman gün içinde sürekli tedirgin olma hali içinde olabilir, kapalı alanlara girmekte çekimser davranabilir, sıkıntı ve bunalma hissi yaşayabilir veya gideceğimiz bir yerle ilgili plan yaparken o yerin yeni deprem yönetmeliğine uygun olup olmadığını dahi düşünerek hareket edebiliriz. Ayrıca bu korkuyu yaşarken zihnimiz sürekli deprem ile ilgili düşüncelerle ve haberlerle meşgul olabilir; yaşadığımız endişeyi yakınlarımızla paylaşma ihtiyacı içinde olabiliriz. Bunların yanı sıra depreme ne zaman, nerede ve ne şekilde yakalanacağımızı kestiremediğimiz bu belirsizlik hali de kaygı duygumuzun artmasına sebep olabilir.
Deprem Korkusunun (Seismophobia) Belirtileri Nelerdir?
Yaşadığımız travma hepimizde aynı etkiyi yaratmadığı gibi hepimizin psikolojik dayanıklılığı, baş etme becerileri ve sosyal destek kaynakları farklı olabilmektedir. Özellikle depreme nerede ve nasıl yakalandığımız, sevdiklerimiz ile ilgili bir kayıp yaşayıp yaşamadığımız bu durumun şiddetini belirlemede etken bir faktör olabilmektedir.
Depremi doğrudan yaşadığımızda, deprem anında meydana gelen anları zihnimizde sık sık canlandırabilir, yakınlarımıza anlatma ihtiyacı içinde olabilir ve anlattıkça tekrar tekrar yaşayabiliriz. Depremi yaşamadan depremde meydana gelen enkaz ve yıkıntı görüntülerine maruz kaldığımızda ise zihnimiz bu görüntülerle gereğinden fazla meşgul olabilir, kendimizi o görüntüler içinde hayal edebiliriz. Tüm bu yaşadıklarımız sonrasında ise günlük işlevselliğimizi sürdürmekte sıkıntı yaşayabiliriz ve sürekli kaygılı olma halimiz devam edebilir.
Deprem sonrasında; geceleri sık sık depremle ilgili kabuslar görebilir, gece uykuya dalmakta ve uykuyu sürdürmekte güçlük çekebilir, en ufak bir seste irkilebilir, korku, çaresizlik ve öfke gibi olumsuz duygu durumlarını yaşayabiliriz. Bunlarla birlikte bazı kişiler sıkıntı veren travmatik deneyimleri zihinlerinden uzak tutmak için kaçınma davranışları sergileyebilirken; bazı ise yaşadıkları olayı paylaşma ihtiyacı içinde olabilir. Ayrıca deprem sonrasında, deprem anında yaşananların bir kısmını hatırlayamayabiliriz. Tüm bunlar deprem korkusunun belirtileri olabileceği gibi travma sonrası stres bozukluğunun da belirtileridir. Travma sonrası stres bozukluğu, kişilerin doğrudan travmatik olaylar yaşaması sonucu veya başkalarının başına gelen olaylara tanıklık etmeleri sonucu ortaya çıkan, travmatik durumlar sonrasında meydana gelen stres bozukluğu olarak tanımlanabilir.
Bunların ek olarak, depreme direkt olarak maruz kalan, o anı yaşayan insanlarda görülebilecek belirtiler
- Depremle ilgili sürekli meşguliyet, deprem ile ilgili kabuslar.
- Uykuya dalmakta veya uykuyu sürdürmekte güçlük.
- Yas, korku, endişe, kaygı, öfke gibi yoğun duygular.
- Ani sesler karşısında irkilme, sürekli yer sallanıyor hissi.
- Deprem anına dair hiçir şey hatırlayamama, şok durumu, hatırlayamama bağlı suçluluk hissi
- Her an daha kötü bir şey olacakmış hissi ile alarm durumda olma hali
Yaşanılan bu sağlık problemine karşı geliştirilen kaygı bozukluklarnı düzenleyen Mora Renk Terapisi ve Bach Çiçeçekleri ile sağlıklı bir ruh haline kavuşabilirsiniz. Bu terapi ile ruh hali dengelendiği için kişide oluşan olumlu düşünce halinin net olarak farkedilmesine neden olur. Mora terapi cihazlarıyla yapılan frekans filtreleme ve düzeltme terapilerinde kaygı, anksiyete, endişe, ani öfke, sabırsızlık, kararsızlık, takıntılı olma ve strese maruz kalarak bozulan elektromanyetik sinyallerin vücuttan atılmasıyla kişide oluşan travma sonrası kişide oluşan duygu durum bozukluklarının düzenlenmesi, sakinlik ve huzur dikkati çeker.